Yemek Ziyafeti ve Dengeli Beslenme
İlk yazım da da yazmıştım. Ben Ankara’nın en lüks otellerinden birinde Ziyafet yöneticiliği yapıyorum. Büyük bir kongre merkezinde de her meslek gurubunun içinde bulunduğu toplantılar, yemekler, kokteyller, yani her türlü ziyafet çeşidini, misafirin seçimine göre sunuyoruz.
Bugün sizinle paylaşmak istediğim analizim “kokteyl prolonge” adı verilen bir kokteyl yemek türü. “Kokteyl prolonge” adı verilen yemeğe kokteyl ziyafeti de denilebilir. Bu yemekte Salonun uygun yerlerinde sıcak yemek büfeleri, soğuk yemek büfeleri, salata büfeleri ve tatlı büfeleri bulunur. Bu yemek türü, uluslar arası yemeklerden de oluşur. Bunun yanı sıra Türk büfesi, İtalyan büfesi, Uzak doğu büfesi vb. gibi her milletten oluşabilir.
Bir örnekle açıklamak gerekirse tatilde gördüğünüz büfeler birer “kokteyl prolonge” büfeye örnektir. Bu yemek türü ayakta bistro masalarda da olabilir. Oturmalı masa şeklinde de yapılabilir.
Gördüğüm şu ki önceden yazdığım gibi içinde, salata çeşitleri, peynir aynaları, dolma kapları, mezeler, sıcak yemekler(et, balık, tavuk) yanında garnitür pilav, patates çeşitleri ve sebze soteler bulunuyor. Ancak, misafirlerimizin büyük bir kısmı, belki bu kısmın içinde sizlerde varsınızdır soğuk büfeye hiç dokunmadan hatta bakmadan et almayı tercih ediyorlar. Genellikle sıcak büfelerimiz diğer büfelerden daha önce tüketiliyor. Bir başka gözlemimde, hamurlu yiyecekleri ve tatlıları çok sevmemiz.
Geleceğim nokta her gün gazetelerde ve görsel yayın organlarında, sağlıklı yaşamla ilgili birçok yazı ve program yapılıyor. Gerçekten bazılarından ben de faydalanıyorum. Ancak, toplumumuzun genel alışkanlıklarını değiştirmek hemen hayata geçecek gibi gözükmüyor. Kolay mı? Önümüze bir tabak yemek geldiğinde menüde ne varsa ona göre yiyoruz. Ama kokteyl ziyafetinde, bir yerde kuzu çevirme, bir yerde tuzda balık, bir yerde makarna istasyonu, bir yerde döner istasyonu, ve bir yerde tatlı büfelerinin bulunduğu çeşit çeşit tatlılar… İnsan nasıl doktorun dediklerini dinleyebilir de nefsine hakim olabilir?
Bir başka analizim şu ki, ileri derecede tansiyon hastası, kalp hastası, şeker hastası değilsek, o an yediğimiz yemekler bizi hemen hasta etmiyorsa, diyete uymakta ve dikkat etmekte çok zorluk çekiyoruz. Ama üstte saydığım hastalıklar gibi rahatsızlıklarımız varsa, vücut yenmemesi gereken yemekleri yediğinde kişi hastalandığı için mecburen yiyemiyor.
Bana göre yemek yemenin en hayati kısmı, diyeti;
- Diyet yapmak mecburiyetinde kalmadan, doktor istemeden yapmak yani sağlıklı beslenmek,
- Eğer böyle beslenirsek istediğimiz her lezzeti, her yaşta yeme şansımız olur.
Bir anımı örneklendirmek isterim.. Bir arkadaş gurubumun cağ kebapçıdan geldikten sonra, kahve içerken yaptıkları sohbet aynen şu cümlelerden ibaretti. Birisi, “oğlum abarttık. Ben 10 şiş yedim”, bir diğeri “ olur mu 10 az ben 16 tane yedim.” Bir diğeri de 8 şiş yediğini söylemişti. Oysa gerçek, cağ kebabın iki şişi bir porsiyon eder. Hadi bir buçuk olsun 3 şiş olsun. İşte 16 şiş cağ kebap yenirse, 40ından sonra kolestrol, trigliserit, tansiyon, metabolik sendrom gibi şikayetler kapınızı çalar ve övündüğünüz sayılar hayat ve sağlık kalitenizi düşürür.
Tabi bunları söylüyorum ama, zaman zaman hepimiz bu sınırları aşıyoruz. Yüce Allah’ın verdiği ömrü kimse bilemez, uzun kısa bu bir taktir. Ama, sağlıklı yaşamak, kaliteli yaşamak, yediğimize içtiğimize dikkat etmemiz bizim irademize bağlıdır.
Herkese ailesiyle dengeli sofralar, sağlıklı yaşamlar dilerim.
Özlü sözler:
- “insanoğlu yediklerinin dörtte biriyle yaşar, kalan dörtte üçüyle de doktor yaşar!”(mısır atasözü)
- “Az yemek seni taşır,çok yemeği sen taşırsın.”( Hz. Ali)