Yöresel Lezzetler
Bu haftaki yazımda sizlere Osmanlı kültürünün mirası olan Türk mutfağının bölgelere dağılarak ne kadar zengin ve kendi içinde farklı lezzetler içerdiğinden bahsetmek istiyorum. Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de şu ana kadar 2 bin 205 çeşit farklı yöresel yiyecek ve içecek bulunduğu varsayılmaktadır.
İlk olarak, İç Anadolu bölgesine ait yöresel lezzetlerimizden bahsetmek istiyorum çünkü bölgeler içinde en çok yiyecek ve içecek çeşidine sahip bölge seçildi. Tam 455 çeşit lezzet barındırmaktadır. Ve Ankara da 93 çeşit yiyecekle zengin mutfağa sahip 3.şehir seçilmiştir. İç Anadolu’nun en bilinen yöresel yemeklerinden bazılarını söylemek gerekirse bunlar arasında; Ankara Tavası(Ankara), Arapaşı(Yozgat),Bamya Çorbası(Aksaray),Batırık, Kayseri Mantısı, Kuru(Beypazarı), Herle Çorbası(Sivas), Madımak Çorbası(Sivas),Çiğbörek(Eskişehir),Etli Ekmek(Konya),Fakir Baklavası (Çorum),Gendeme(Kırşehir),İrmik Helvası(Konya),Tirit(Kastamonu),Kedibatmaz(Bolu), Entekke Böreği (Ankara) vb…
Ülkeler arasında olduğu gibi bölgeler arasında da bazı yemeklere birçok il sahip çıkar. Bu durum o bölgede aynı ürünlerin kullanılmasıyla oluşmaktadır. Bazı yemekler çok nettir ve o ili yansıtır. Yemeklerin paylaşılamamasından da mutluluk duymalıyız çünkü bu durum o yemeklere verilen önemi ve ülkemizdeki Kültür zenginliğini gösterir.
Yemeklerin oluşmasında ve yörelere göre farklılık göstermesinde çok önemli sebepler vardır. İklim, toprağın yapısı, o bölgenin coğrafi özellikleri,yetişen bitkiler, gibi bir çok sebebe bağlı olarak, sebzeler,meyveler,tahıllar,(buğday,arpa,yulaf) hayvancılık vb. etkenler o zamanların yemeklerini oluşturmuştur. Bir de bu sürece Anadolu’da ki zor yılları geçim zorluklarını, mahsül almadaki problemleri de katarsak bölgede ne varsa değil de, evde ne varsa ondan yemekler yapılmıştır. Bu yemekler daha sonra efsane hikayelere de ve türkülere de konu olmuştur. Madımakla ilgili birkaç tane türkü bile vardır. Örneğin, Madımak kurutmadım Yar seni unutmadım Hatırını saydım da Üstüne yar tutmadım… bir başka örnek olarak ise Tirit yemeğinin türküsü olan tiridine bandım… görüldüğü üzere bir çok yemeğimiz türkülere de konu olmuştur.
Hikayelerden ise şuan aklıma gelen Bolu Mengen’in Kedi Batmaz yemeğinin hikayesi. Bir gün yeni gelin eşine yemek yapmak ister fakat evde un ve keşten başka bir şey bulamaz. Bu malzemelerle nasıl yemek yapacağını bilemez; unu kaynayan suya koyar, hem karıştırır hem ağlar. Ancak ortaya görünümü hoş olan bir yemek çıkar. Yemeği gören kayın valide, yemeğin görünümünü bozmak için evdeki kediyi alır ve kedinin ayaklarını yemeğin üzerine bastırmaya çalışır. Fakat kedi ayaklarını toplar yemeğe basmaz; yani yemeğe batmaz.” O günden sonra bu yemek “ Kedi Batmaz” adıyla hikayesi ile birlikte halk arasında yayılır. Ayrıca bir çok şehirde yapılan höşmerim tatlısının da hikayesine değinmek istiyorum. Rivayete göre İstiklal Savaşı’nın en çetin dönemleri sırasında Yunanlılarla savaşan Türk askerleri, ışıklar köyünde yaşlı bir ninenin evine konuk olurlar. Düşmanlara karşı canını vermekten çekinmeyen askerleri gören nine oldukça duygulanır ve onları ağırlamak için seferber olur. Ancak savaş zamanı olduğu için ikram edebileceği fazla bir şeyi yoktur. Dönemin zor şartları altında evde yiyeceği olmayan nine, elinde bulunan süt, yağ, un ve şekerle hemen oracıkta bir tatlı hazırlar. Sonra da askerlere ikram eder. Ninenin tatlıyı sunarken “Hoş mu erim” demesi zaman içinde değişir ve askerlerin o zaman çok beğendiği tatlı günümüze “höşmerim” olarak ulaşır. Yani eldeki malzemeler ve imkansızlıklarla hem yeni bir yemek doğmuş hem de çıkış sebepleriyle hikayelere konu olmuşlardır. Anadolu’da bir çok yemeğin bunlara benzer hikayeleri vardır.
Yemekler bir ülkenin gelenek ve göreneklerini yansıtan en önemli değerlerinden biridir. “Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” atasözünden yola çıkınca yemek, içmek, bizim misafire ve misafir ağırlamaya verdiğimiz önemi gösterir. Bilimde, teknik de ve birçok alanda gelişmeler olduğu gibi mutfak ve yemek kültüründe de çok olumlu gelişmeler ve yenilikler oluşmuştur. Tabiki aslını bozmadan milli yemeklerimize sahip çıkarak yeniliklere de açık olmalıyız ve mutfağımızın değerini bilmeliyiz.
Özlü sözler:
- Eğer insan yalnız yemekle yaşasaydı, çok yiyenler daha çok yaşardı(Nizami)
- Midesine düşkün olan kimseyi iki gece uyku tutmaz. Biri midesinin boş olduğu, diğeri de çok dolu olduğu gece. (Sadi)